Teorik Bakış - Mayıs 2014 - Sayı 4
Mustafa Eren*
Bir ülkenin hapishaneleri sadece o ülkenin ulusuna ve dinine mensup yetişkin, sağlıklı, heteroseksüel erkeklerin ihtiyaçları gözetilerek mi tasarlanır, inşa edilir ve yönetilir? Soruyu daha da lokalize ederek soracak olursak “Türkiye’deki hapishaneler sadece Türk, Sünni, yetişkin erkekler için mi tasarlanmış ve yönetilmektedir?”
Tüm yazı boyunca bu soruya cevap aranacak, kısmen provoke edici bu sorunun olanaklarından faydalanılarak hapishanelerden değil de mahpuslardan yola çıkan bir bakış açısı sunulmaya çalışılacaktır.
Bu soruya verilebilecek en kestirme, akla yatkın görünen cevap “Hapishaneler öncelikle muhalifler, var olan siyasal sistemle çelişkiye düşenler ve marjinaller için tasarlanır.” olabilir. Kısmen doğrudur bu cevap. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren hapishanelerde siyasi mahpusları hedef alan politikalar (Mahpusları er kabul eden ve askeri otoriteye boyun eğmelerini emreden 16/1 Talimnamesi; siyasi mahpusları “terörist” kabul eden ve farklı bir infaz rejimine tabi tutulmalarını karar altına alan kanuni değişiklikler ve son olarak da onlar için özel olarak inşa edilen F ve D Tipi hapishaneler) düşünüldüğünde hapishanelerin var olan siyasal sistemin muhalifleri için tasarlandığını ve yürütüldüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak darbe dönemleri hariç olmak üzere Türkiye hapishanelerindeki siyasi mahpusların oranının yüzde 10 civarında olduğu düşünülürse geriye kalan yüzde 90 için de bir şeyler söylemek gerekecektir. Kaldı ki bu yazı yukarıdaki haklı cevabın yanı sıra farklı bir pencere açmayı amaçlamaktadır. İkinci bir soru bu pencereyi anlaşılır kılmaya yardımcı olabilir:
“Türkiye hapishaneleri kadın, çocuk, engelli, yaşlı, yabancı uyruklu, hasta, LGBTİ mahpusların ihtiyaçları da düşünülerek mi tasarlanmış, inşa edilmiş ve yönetilmektedir?”
Hapishaneleri “özel ihtiyaçları olan”[1] mahpuslarla da birlikte düşünmeye başlamak hapishanelere ilişkin düşüncelerimizin sınırlarını zorlamayı ve o sınırların ötesine geçmeyi de beraberinde getirecektir.
Yukarıda dile getirdiğimiz ikinci sorunun cevabını verebilmek için Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)[2] çatısı altında “Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar” adıyla bir çalışma gerçekleştirdik. Kasım 2012 ile Kasım 2013 tarihleri arasında bir yıl süren bu çalışma kapsamında LGBTİ, yaşlı, yabancı uyruklu ve engelli mahpuslarla ilgilendik.
Çalışmamız üç aşamadan oluşmaktaydı. İlk aşamada bir yandan konuya ilişkin verileri toplarken diğer yandan da ilgili sivil toplum örgütleri (STÖ) ile önce birebir sonrasında ise bir araya gelerek toplantılar gerçekleştirdik.[3] Bu toplantıda hem hapishaneler ve mahpuslar konusunu STÖ’lerin gündemine taşımaya hem de varsa eğer bu konudaki deneyimlerine vakıf olmaya çalıştık. İkinci aşamada toplantıya katılan STÖ’lerin temsilcilerinin yer aldığı heyetlerle hapishane ziyaretleri gerçekleştirdik. Bu hapishane ziyaretlerinde amacımız mekan olarak hapishaneyi görebilmek, idareden bilgi alabilmek ve mahpuslarla birebir görüşmeler yapabilmek ve sorunlarını, çözüm önerilerini bizzat onların kelimeleriyle dinleyebilmekti. Ancak Adalet Bakanlığı hapishane ziyaretlerini onaylarken mahpuslarla görüşmemize izin vermedi. Bu yüzden hapishane ziyaretlerinde hapishane idaresinden bilgi almak ve hapishanenin iç mekanını gezmekle yetindik.[4] Mahpuslarla görüşememiş olmanın eksikliğini ise mektuplaşarak ve eski mahpuslarla dışarıda görüşerek gidermeye çalıştık. Üçüncü ve son aşamada ise hapishane ziyaretlerinden de edinilen bilgiler ışığında ilgili STÖ’lerle de görüşerek raporları hazırladık.[5]
Çalışma sırasında ve sonrasında, özel ihtiyaçları olan mahpus gruplarına ilişkin genel gözlemlerimizi ve tespitlerimizi şöyle dile getirmiştik:
1-Proje çalışması süresince görülmüştür ki, Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün özel ihtiyaçları olan mahpuslara yönelik bir politikası yoktur. (Bakanlığın bu konudaki ilk çalışması projemiz başladıktan ve kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra gündeme gelmiştir.)
2-Bakanlık ve Genel Müdürlük, özel ihtiyaçları olan mahpuslara ilişkin politika oluşturabilmek için elde olması gereken istatistiki verilerden yoksundur. Özellikle engelli ve LGBT mahpuslarla ilgili istatistikler yeni tutulmaya başlanmıştır ve kriterleri oluşturulamadığı için henüz değerlendirme yapmaya olanak sağlayacak güvenilirlikten yoksundur.
3-İstatistiki veriler konusundaki eksiklikler de göstermektedir ki Bakanlık ve Genel Müdürlüğün henüz, özel ihtiyaçları olan mahpuslara yönelik bir bilgi ve deneyim birikimi yoktur.
4-Konuyla ilgili olarak personel istihdamı yapılmamaktadır. Bakanlık ve Genel Müdürlük bünyesinde özel ihtiyaçları olan mahpuslara yönelik çalışma yürütecek personel istihdam edilmediği gibi hapishanelerde de özel ihtiyaçlara yönelik personel istihdam edilmemekte veya var olan bir personelin bu konuda uzmanlaşmasına yönelik bir çalışma içerisine girilmemektedir.
5-Yapılan başvurular ve alınamayan izinler göstermektedir ki Bakanlık ve Genel Müdürlük, STÖ’lerin hapishanelerle ilgili bir aktör haline gelmesi konusunda çekincelere sahiptir.
Bu genel tespitleri birkaç örnekle açmak anlaşılması için gereklidir. Adalet Bakanlığı kendisine yaptığımız 8 Temmuz 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verdiği cevapta Türkiye genelindeki ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde 115 engelli tutuklu ve hükümlü bulunduğunu söylemektedir. Başvurunun yapıldığı tarihlerde 130.000 civarında mahpusun bulunduğu (Nisan 2014’te bu sayı 152.000’e yükselmiştir) ve 2013 yılında hapishanelerden her hafta 6 tabutun çıktığı düşünülürse bu sayının inandırıcı olmadığı açıktır.[6] Bakanlığın bu sayıyı bu kadar düşük açıklaması, kimlerin engelli sayılacağına dair kriterleri dahi oluşturmaması ile alakalıdır. Bakanlık bu verilerden dahi yoksundur. Engelliler “yok” olduğu için onlara ilişkin, mimari, yasal ve gündelik yaşama dair düzenlemeler de gereksiz hale gelmektedir. Kaldı ki yine bu bilgi edinme başvurusunda engelliler için hapishanelerde ne gibi düzenlemeler yapıldığı sorulmuş ve “Ülkemiz genelinde 360 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlar çok katlı olmadığından, engellilerin yaşam şartlarına mani bir durum bulunmamaktadır.” cevabı alınmıştır. Oysa ki 2000 öncesi inşa edilen neredeyse tüm hapishaneler koğuş tipi olmasına rağmen iki katlıdır ve bu hapishanelerde ortak kullanım alanlarının büyük bir kısmı üst kattadır. 2000 sonrası inşa edilen hapishanelerin önemli bir kısmı ise devletin övünerek sunduğu ve “villa tipi” de dediği “oda sistemi”dir ve bu sistemde yatakhaneler üst katta ortak yaşam alanı ise alt katta yer almaktadır. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda Bakanlığın “Bu kurumlar çok katlı olmadığından, engellilerin yaşam şartlarına mani bir durum bulunmamaktadır” cevabı tamamen inandırıcılığını yitirmektedir.
LGBTİ mahpuslar için de benzer bir durum söz konusudur. Bakanlık 5 Temmuz 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verdiği 24 Temmuz 2013 tarihli cevapta Türkiye hapishanelerinde 79 LGBT mahpusun bulunduğunu belirtmektedir. Bu cevabın ardından yaptığımız 23 Ağustos 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuzda ise sayıları 79 olarak ifade edilen LGBT mahpusların sadece trans mahpuslardan mı oluştuğu, eğer öyle değilse “lezbiyen, gay, biseksüel, trans kategorilerine göre dağılımı” sorulmuştur. Bakanlık tarafından verilen cevap ise bu konuda ne kadar hazırlıksız ve deneyimsiz oldunduğunun göstergesidir: “Söz konusu başvurunuzla ilgili olarak; 1' inci sorunuza ilişkin olarak Genel Müdürlüğümüzde detaylı veri bulunmadığından cevap verilememiştir.” İstatistiki verilerin güvenilirlikten uzak oluşu bir yana LGBTİ mahpuslarla ilgili önemli bir diğer durum ise 79 LGBTİ mahpusun Türkiye’nin 18 ayrı hapishanesinde tutulmasıdır.[7]
Bu tablodan da anlaşılabileceği gibi LGBTİ mahpusların bazıları bulunduğu hapishanede tektir ve iki hapishane bunun dışında bırakılırsa sayıları ortalama 3-4 civarındadır. Bakanlığın bilgi edinme başvurumuza verdiği LGBTİ’ler “ortak kullanım alanı ve sosyal faaliyetlere çıkartılırken diğer hükümlü ve tutuklular ile bir araya gelmeyecek şekilde planlama” yapılmakta cevabından da anlaşılacağı gibi bu durum özellikle tek olan LGBTİ mahpuslar için pratikte bütün hapislik hayatı boyunca devam edecek bir tecrit anlamına gelebilmektedir.[8]
Hapishanelerin yaşlılar ve yabancı uyruklu mahpuslar için de durumu engelli ve LGBTİ mahpuslardan farklı değildir. Özel ihtiyacı olan bu mahpus grupları için istatistiki veriler (aşikar gruplar oldukları için) elde olsa dahi bu mahpusların özel ihtiyaçlarını gözeten herhangi bir çalışma söz konusu değildir. Yabancı mahpuslar için sorunlar gözaltı aşamasında dil bilmeyen kolluk güçleri tarafından sorgulanmak, dil bilmeyen avukatlar tarafından savunulmak ile başlamakta hapishanede de dil bilinmemesi, yabancı dilde materyallerin yokluğu, ziyaretçilerinin Türkiyeli mahpusların ziyaretçilerine göre oldukça uzaktan ve nadir gelmelerine rağmen Türkiyeli mahpuslarla aynı süre ve koşullarda görüşebilmeleri gibi bir dizi problemle devam etmektedir.[9] Yaşlı mahpusların fiziki ve ruhsal durumlarını gözeten herhangi bir mimari, pratik düzenleme de söz konusu değildir. Bakanlık yapmış olduğumuz 5 Temmuz 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuzda yer alan “Türkiye’deki ceza ve tutukevlerinde yaşlı mahpuslara ilişkin düzenlemeler yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa bunlar ne tür düzenlemelerdir?” sorusuna verdiği 24 Temmuz 2013 tarihli cevapta yaşlı mahpuslara ilişkin bir düzenlemeleri olmadığını dile getirmektedir: “Ceza infaz kurumlarında barındırılan yaşlı mahpuslara ilişkin Genel Müdürlüğümüzce yürütülen bir mevzuat çalışması bulunmamaktadır.”[10]
Engelli, LGBTİ, yabancı uyruklu ve yaşlı mahpusların durumları hapishanelerin mimarisinden yasal düzenlemelere ve gündelik yaşama değin özel ihtiyacı olan mahpusların düşünülmediğini göstermektedir. Türkiye’de 3 Mart 2014 tarihli verilere göre 12-18 yaş arası 1.834 çocuk mahpus bulunmasına rağmen sadece 3 Çocuk Ceza İnfaz Kurumu ve 1 Eğitimevi olması; 5.398 kadın mahpus olmasına rağmen sadece 5 Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve 2 Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumu bulunması da hapishanelerin sadece yetişkin erkekler düşünülerek tasarlandığının göstergesi olarak okunabilir.[11] Kadın ve çocuk mahpusların az bir kısmı kendileri için inşa edilen hapishanelerde tutulmaktayken geriye kalanları diğer hapishanelerin kendilerine ayrılan koğuşlarında, yetişkin erkeklerle tutulmaktadır.[12]
Kasım 2012-Kasım 2013 tarihleri arasında sürdürdüğümüz Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar çalışmamızın yukarıda açıkladığımız verileri ve dile getirdiğimiz tespitler hapishanelerin özel ihtiyaçları olan mahpuslar gözetilmeden inşa edildiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu olan mahpusların ihtiyaçları olduğunda devlet bunları dikkate almamakta bütün hapishane sistemini o devletin ulusundan, dininden (hatta mezhebinden)[13] yetişkin erkekler üzerine tasarlamakta ve inşa etmektedir. Bu haliyle hapishaneler mahpusların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır ve hem mimari yoluyla hem de mahpusların özel ihtiyaçlarını gözetmeyen yasalar ve uygulamalar nedeniyle mahpuslara pratikte kötü muamelede bulunulmaktadır. Türkiye hapishaneleri siyasi mahpuslara yönelik dayatmalar ve bu dayatmalar sonucunda başlatılan direnişlerle sıkça gündeme geliyor olmasına rağmen hapishanelerin ihtiyaçları karşılamaktan uzak yapısı göz ardı edilebilmektedir. Sosyal bilim insanları ve sivil toplum örgütleri bu sorunlu yapının da üzerine gidebilmeli, sorunları açığa çıkarıp teşhir edebilmelidir.
*MSGSÜ Sosyoloji Bölümü Mezunu, Bilgi Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar’da yüksek lisansını tamamladı, MSGSÜ’de doktora derslerini takip ediyor aynı zamanda Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Proje Koordinatörü.
[1] Sosyal bilimler literatüründe “dezavantajlı gruplar”, “hassas gruplar”, “kırılgan gruplar” olarak nitelendirilen grupların “özel ihtiyaçları olan gruplar” olarak adlandırmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir grubu dezavantajlı, hassas, kırılgan olarak nitelendirmek sorunu o grubun kendisine, bedenine, kimliğine, kişiliğine, kültürüne odaklamaktadır. Hassaslığının, kırılganlığının, dezavantajının nedeni yine kendisidir bu söylem içinde. Oysa ki “özel ihtiyaçları olan gruplar” nitelendirmesi grubun ihtiyaçlarına odaklanmakta ve böylece hak temelli bir mücadele için de olanaklar sağlamaktadır. Bu yüzden sadece bir sosyolog olarak değil aynı zamanda hak temelli mücadele yürütmeye çalışan bir sivil toplum örgütü aktivisti olarak da “özel ihtiyaçları olan gruplar” nitelendirmesinin daha uygun olduğu kanısındayım. Burada şöyle bir ayrım önerilebilir: “dezavantajlı gruplar” nitelendirmesi, siyasi mahpuslarda olduğu gibi sadece kendileri olmaktan kaynaklı ayrımcılığa uğrayan, kendisi için farklı uygulamalar gündeme getirilen gruplar için kullanılırken “özel ihtiyaçları olan gruplar” nitelendirmesi engelli, kadın, çocuk, yaşlı, yabancı uyruklu mahpuslarda olduğu gibi kendilerine özgü ihtiyaçları olan ve ayrımcılıktan ziyade bu ihtiyaçların karşılanmaması yoluyla kendilerine kötü muamele yapılan gruplar için kullanılabilir. Birisinde ayrımcılık yoluyla gelen dezavantaj diğerinde ise ihtiyaçların karşılanmaması yoluyla yapılan kötü muamele söz konusudur. Elbette bu ikisi birbiriyle tamamen ayrılamaz. Örneğin söz konusu olan LGBTİ mahpuslar olduğunda özel ihtiyaçların yanı sıra ayrımcılık da söz konusudur. Bu ayrımların zaman zaman örtüşebileceği gözden kaçırılmamalıdır.[2] CİSST, 2006 yılında kurulmuştur. Hapishanelerin uluslararası standartlar ve insan hakları ile daha uyumlu hale gelmesi, mahpuslara yönelik hak ihlallerinin geriletilmesi ve sivil toplum örgütlerinin hapishanelere ilişkin faaliyetlerinin arttırılması amaçlarıyla çalışmalar yürütmektedir. Ayrıntılı bilgi için bakınız: http://www.cezaevindestk.org/
[3] Engelli mahpuslarla ilgili toplantımızı 12 Ocak 2013 tarihinde 14 kurum ve kuruluşu temsilen 16 kişinin katılımıyla; LGBTİ mahpuslarla ilgili toplantımızı 29 Ocak 2013 tarihinde 12 kurum ve kuruluşu temsilen 17 kişinin katılımıyla; yabancı uyruklu mahpuslarla ilgili toplantımızı 7 Mart 2013 tarihinde 21 kişinin katılımıyla gerçekleştirdik.
[4] Çalışma kapsamında yabancı uyruklu mahpuslar için 29 Temmuz 2013 tarihinde Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi; engelli mahpuslar için 31 Temmuz 2013 tarihinde gerçekleştirilen Ümraniye E Tipi Hapishanesi; LGBTİ mahpuslar için ise 2 Ağustos 2013 tarihinde gerçekleştirilen Maltepe 2 No’lu L Tipi Hapishanesi ziyaret edilmiştir. Yaşlı mahpuslar için bu 3 hapishanede de gözlem yapılmıştır.
[5] Yaklaşık bir sene süren bu çalışmamızın raporu 7 Kasım 2013 tarihinde bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Bu rapor için bakınız: http://www.mustafaeren.net/?p=291
[6] Proje kapsamında engelli mahpuslar için yapılmış ayrıntılı bir değerlendirme için bakınız: “Hapishanelerin Engelli Mahpuslar İçin Kabus Olmasının Önüne Geçebilmek” Mart 2014, http://www.engelliler.biz/forum/sakatlik-calismalari-inisiyatifi/128487-hapishanelerin-engelli-mahpuslar-icin-kabus-olmasinin-onune-gecebilmek.html
[7] Bakanlığın verilerine göre Maltepe’de 11; Eskişehir’de 9; Antalya L ve Metris 2 No’lu T’de 7’şer; Alanya L, Ankara 2 No’lu L, Bafra T ve Kocaeli 2 No’lu T’de 6’şar; Çorum’da 5; Ankara 1 No’lu L’de 4; Kocaeli 1 No’lu T’de 3, Adana E ve Buca’da 2’şer; Afyonkarahisar E, Burdur E, Nevşehir E, Sivas E ve Tokat T’de 1’er LGBTİ mahpus tutulmaktadır.
[8] LGBTİ mahpusların kendilerinin dile getirdiği tecrit iddiaları ve hapishane yaşantısına dair anlatımları için Hapiste LGBTİ blogundaki yazılara bakılabilir: http://lgbthapiste.wordpress.com/
[9] 15 Nisan 2013 tarihli verilere göre Türkiye hapishanelerinde 1.109’u hükümlü, 1.113’ü tutuklu olmak üzere 2.222 yabancı uyruklu mahpus tutulmaktadır.
[10] 3 Mart 2014 tarihli verilere göre Türkiye hapishanelerinde 65 yaş ve üzeri 2.080 mahpus tutulmaktadır. Bu mahpusların 112’si 80 yaş üzerindedir.
[11] Veriler Ceza ve Tevkifevleri Müdürlüğü’nün kendi sitesinden alınmıştır (4 Nisan 2014).
[12] Adalet Bakanlığı, hangi hapishanede kaç çocuk (11 Mart 2014 tarihli bilgi edinme başvurumuz), kaç kadın ve kaç annesiyle beraber kalan 0-6 yaş çocuk (22 Şubat 2014 tarihli bilgi edinme başvurumuz) bulunduğu yönündeki başvurularımızı “özel bir inceleme, araştırma ve çalışma gerektirdiği” için sayıları veremedikleri şeklinde cevaplamıştır. Dolayısıyla kadın ve çocuk mahpusların toplam sayıları Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün sitesinde açıklanıyor olmasına rağmen bu mahpusların hangi hapishanelerde kaçar kişi olduğu bilinememektedir.
[13] Hapishanelerde tutulan Alevi mezhebinden insanların Sünni imam değil de Alevi din adamı taleplerinin Adalet Bakanlığı tarafından geri çevrildiğine dair basına yansıyan haberleri hatırlayalım… Bu konu için bakınız: Ezgi Başaran, “Caferi de imamla idare etsin!”, 12 Aralık 2013, Radikal